abone ol: Makale | Yorum

35 Kilo Tembel Teneke

0 yorum
35 Kilo Tembel Teneke

 

Elimde kitabın 44. Baskısı duruyor. Üstelik 44. baskı 10.000 adetmiş. Vay be, bu kadar çok okunmuş mu diyor musunuz siz de? Ben dedim.

Kitabın ilk cümlesi “Okuldan tiksiniyorum”. Kahramanımız anaokulunun ilk günü sırf merakını gidermek için okula gidiyor ve sonrasında kendi odasında yapacak çok işi olduğuna karar veriyor. Tabi bunu kabul etmeyen annesi nedeniyle önce ağlayıp dövünüyor sonra da suratına bir tokat yiyor. İşte onun için kabus bu şekilde başlıyor. Kitapta uzun uzun detaylar, anlatımlar olmasa da Grégoire’den dinlediklerimizle hayatının gerçekten zor olduğuna ikna oluyoruz. İki defa sınıfta kalmış, son derece tembel, sıska ve dersleri yüzünden sürekli kavga eden bir anne babaya sahip bir çocuk o. Defalarca doktora götürülmüş, hem fiziksel gelişimi hem de bu hali için. Ailesi ve öğretmenleri, arkadaşları tarafından yürüyen bir sorun olarak görüldüğünü hissediyorsunuz. Ve bu son derece can sıkıcı. Halbuki bakın Grégorie ne diyor:

“Ben neyim olduğunu çok iyi biliyorum, bana sormanız yeterli!” (s.13)

Tek sevdiği öğretmen, üretken anaokulu öğretmeni.

“Bize hep başarılı bir günün, bir şey ürettiğimiz gün olduğunu söylerdi.” (s.14)

Her sabah okula gitmek onun için bir işkence, midesinde eve dönünce ancak kaybolan bir gülle hissediyor, o derece. Sadece bir gün beden dersinde insanları güldürüyor ve bu gülmenin alaycı olmadığını fark edince hoşuna gidiyor. Artık bilerek güldürüyor insanları.

“Başkalarının gülmesini sağlamak insanın içini ısıtıyor-bir tür uyuşturucu gibi. İnsanlar güldükçe, onları daha da güldürmek istiyorsunuz.” (s.23)

Tek iyi arkadaşı var, dedesi. Dedesi okul hayatı boyunca çok başarılı bir öğrenciymiş. Üstelik sıska da değilmiş. Bu nedenle bazen kendisini anlamayacağını düşünse de en sevdiği, yanında rahat hissettiği insan o. Dedesinin bir kulübesi var ve orada bir şeyler yapmak ikisi için de terapi gibi. Okul kokusu midesini bulandırıyor ama kulübe kokusunu çok seviyor, mutluluk kokusunu içine çekiyor. Aslında belki de bu delikanlıyı hayata bağlayan yer bu kulübe, kişi de dedesi.

Kitabın arka kapağında kulübe içinden bir çizim var…

Fakat altıncı sınıfta da kalınca dedesi sinirleniyor. Dedesinin Grégorie ile konuşması resmen iyi bir nutuk!

“Ben kendi hayatının sorumluluğunu taşıyabilen insanları severim. Başkalarını kendine acındıran, sonra da disiplinsizlikten okuldan atılan tembelleri değil.

Mutsuz olmak, mutlu olmaktan kolaydır ve ben de, beni duyuyor musun, kolayı seçenleri sevmem, ağlayıp sızlananları sevmem.” (s. 33)

Kitapta kendini yalnız, başarısız, çirkin, sorun kaynağı olarak gören bir delikanlının akıcı, esprili ama iç burkan hikayesine tanık oluyoruz. Aslında biraz Holywood filmi gibi.. İşler tam en kötü durumda iken kahraman gayret eder, çabalar -hele bir düğümlü halata tırmanma sahnesi var ki, bunu kesin bir filmde izlemiş olmalıyız-  işler düzelmeye başlar ama pat kötü haber gelir. Bir anda tekrar her şeyi bırakır. Tam o en dip noktadayken bir mucize olur ve aslında kötü haberin, kötü haber olmadığı anlaşılır (çok açıklayıcı oldu değil mi?) Ve gözlerinizi nemlendiren mutlu son! Toplumun alt basamaklarından yükselen, duygularımızı coşturan bir hikaye. Bu nedenle bu kadar çok satmış, okunmuş olmalı diye düşündüm.

Kitapta 18 yaşının altında bir çocuğu okuduğumuz için en başta, verilen bazı detaylar pek hoşuma gitmedi. Tatilde yardım ettiği komşusu ile ilk kez bira içiyor ve sevmiyor, mesela bu. Sonra yatılı okuldaki çocuklar ona sigara içilecek yerleri, kantinci hanımla iyi geçinme yollarını, kızların yatakhanesine tırmanan merdivenleri vs anlatıyorlar. Sonra aynı okulun sırasına kazınmış müstehcen sayılabilecek bir cümle… Bunların hepsi o kültüre ait detaylar olsa da, çocuk kitabının içinde yer almaması daha çok işime gelirdi.

Bu detayları görmezsek, sevdim kitabı. Bazı cümleler çok güzel yakalıyor insanı ve acaba orjinali nasıldı diye sizi merak ettiriyor.

Kitabın içinde resim, çizim yok. Kapaktaki çizimde kahramanın yüzü net değil. Belki de hepimizin bir yanı o yüzün içinde olduğundandır.

Şimdiden iyi okumalar.

 

 

 

35 Kilo Tembel Teneke

Orijinal Adı: 35 kilos d’espoir

Yazan: Anna Gavalda

Çeviren: Azade Aslan

Günışığı Yayınları, 92 sayfa

1.baskı ocak 2004

  1. baskı mart 2016 (10 bin adet)

 

Trackbacks/Pingbacks

  1. Enno ya da Asfalttaki Karahindiba - Çocuklar Okuyor - […] oldukça vurucu cümleler var. Bu haliyle 35 Kilo Tembel Teneke kitabını hatırlattı bana. Fakat o kesinlikle daha acı idi…

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: