Balina Süleyman’ın Dokuz Yüz Otuz Birinci Dünya Turu
Bir ormanın ortasındaki düzlükte geçen, sakin bir sabahla kitaba başlıyoruz. Karakterlerimiz daha ilk anda karçımıza çıkıyorlar. İki filozof arkadaş, erkek bir zürafa ile dişi bir boa yılanı. Hiç oyalanmadan, öyle kahramanca sebeplere gerek duymadan denize gitme zamanı geliverir ve biz bunu hiç de yadırgamayız, tıpkı filozof boa gibi. Denize gidilmesi gerekmektedir ve giderler. Sadece o kadar.
Ara ara sohbet edip, birbirlerine sorular soran iki arkadaş bir süre sonra kıyıya ulaşır. Bu arada boa yılanının akarcasına ilerlediği ve “bölünmez bir varlık” olduğunu, zürafanın ise “kafası meşgul, akıllı” olduğu için düşe kalka, ağaç dallarına çarpa çarpa ilerlediğini öğreniriz.
İki arkadaş kıyıya vardıklarında sahile vurmuş bir kayık görürler. Denize açılmak için başka bir davet beklemeye gerek var mıdır? Kayığa kurulduktan sonra ilk dalganın etkisi ile kara ile bağları kopuverir.
Saltanatlı ve keyifli kısa bir zamanın ardından fırtına baş gösterir ama bizim iki arkadaşımız da filozof olduğundan hiç de öyle panik hali yaşamazlar.
“Arkadaşım” dedi sonra, “biz filozof değil miyiz?”
“Evet” dedi boa yılanı, “öyleyiz”.
“O halde olacakları filozofça beklemek bizim görevimiz” dedi zürafa.
Tam bana göre! Filozofça bekle bakalım neler olacak. Ve olan olur. Kitaba ismini veren Balina Süleyman ile karşılaşırlar. Nispeten sakin ama yine de hareketli bir yolculuktan sonra, Balina Süleyman’la konuşur ve ufka doğru gitmek istediklerini söylerler. Şimdi fark ettim de baştan sona spolier gibi olacak bu yazı. Hemen burada kesiyorum. Fakat tam da heyecanlı yerinde oldu değil mi?
Balina Süleyman kim merak ettiniz mi? Onun denizlerde yüzen ilk balinanın ikinci oğlu olduğunu söylersem? Peki ya ilerleyen satırlarda yeryüzüne ayak basan ilk fil ile karşılaşacaklarını? Ve Balina Süleyman, Zürafa Damon ve Boa Ophedia’yı mutlu bir son beklediğini… Sanırım o zaman kendimi affettirebilirim.
Ursula K. Le Guin yazdığı bütün kitapları okumak isteyeceğiniz, yeni neler yazacak, şimdi ne yapıyor diye merak edeceğiniz biri. Yazmak hakkında, kahramanlar üretmek, onlara isim vermek konusunda anlattıklarını keyifle okumak isteyeceğiniz bir yazar. Bu nedenle çocuk kitaplarını da merakla bekliyorsunuz.
Klasik bir giriş, gelişme, sonuç yok belki bu kitapta. Bir kahraman da yok açıkça cesaretini, gözü pekliğini sergileyen. Onun yerine sıradan görünen büyük resmin, yaklaştıkça sevdiğiniz detayları var. Ve o detaylarda size ilginç ya da tanıdık gelebilecek köşeler var.
Balina Süleyman’ın neşesi ve yol arkadaşlığı, filozof arkadaşların zaman zaman “çok aptalca” görünen ama bir yandan da akıllı, kendini bilir halleri bu kitabı size sevdiriyor. Bu kitap ufka selam verip, onun peşine düşmeyi isteyen karakterleri içeriyor. Şimdi siz onlara “ufuk yerkürenin eğimi, denizin üstündeki sis ve bakan gözün oluşturduğu bir görüntüdür. Ufuk bir yer değildir. Öyle bir yer yoktur” deseniz bile, onlar bunun en doğru yolunun sürekli ufka doğru ilerlemek olduğunu düşünüp, yollarından vazgeçmeyeceklerdir. Çünkü bazen varmaktansa, yol almak daha keyifli değil midir?
Ursula K. Le Guin
Resimleyen Alica Austin
Türkçe’ye Çeviren: Vedat Yılmaz
2.Baskı Nisan 2011
32 sayfa
Sıradışı bi yolculuk ve zorluklara farklı bi bakış açısı… Çocuklara Ufuk açacağa benziyor 🙂