Cin Çin Maçin
Kitabın kapağında bize açıkça gösteriliyor aslında, bu kitapta cin var! Fakat ne bileyim, yine de sürpriz oldu sanki benim için. Galiba, işte öylesine bir tekerleme diye düşünmüştüm. Değilmiş. Kitap, Süleyman adında ilköğretim öğrencisi bir çocuğun merkezde olduğu güzel bir macera kitabı. Tabi sonunda arkadaş oldukları iyi kalpli ve muhtemelen çoook yaşlı ve çoook akrabası olan cini de unutmayalım. Melek Çe’yi dergilerdeki sınıf öykülerinden okumuştum fakat okuduğum ilk uzun soluklu kitabı (Seni Çok Seviyorum Allah’ım’ı saymazsak) bu oldu sanırım: Cin Çin Maçin.
Kitap iyi bir çocuk romanı. Dil, sizi edebi bir eser okumak açısından doyuruyor. Yer yer bazı kelimelere, ifadelere takılmadım da değil tabi. Fakat genel olarak kesinlikle iyi bir çalışma. Kitaptaki mahalle tasvirleri, aile içi ilişkiler, komşularla ilişkiler vs çok güzel. Bu yaş çocuk kitaplarında rastladığımız macera olacaksa içinde bol bol asilik olmalı düşüncesi yok. Böyle de gayet güzel maceralar yaşanabileceğini gösteriyor.
Kitabın ilk bölümlerinde Süleyman ve ailesinin başka muhitteki bir eve taşınması anlatılıyor. Aldıkları bu ev aslında bahçe içinde eski bir İstanbul evi. Mahalle, bahçe, ev, o eve ilk gidiş o kadar güzel anlatılmış ki içimin yağları eridi resmen, evet evet tam olarak ben de böyle bir eve taşınmak istiyordum çünkü. Bu yeni-eski mahalledeki sıcak dokudan devam ederek de harika bir hikaye anlatılabilirdi diye düşünüyorum. Fakat yazarımız, bodrum katında Süleyman’ın bulduğu bir lambadan cin çıkarmayı tercih ediyor.
Metinde, Alaaddinin Sihirli Lambası masalından da bahsediliyor –böylece çocuklara bir başka kitap daha tanıtılıyor- ve bizim cinimiz de ta o sihirli lambanın cini. O zamanlardan bu yana Mağripli büyücülerle başı dertte. Kahramanımız Süleyman, bu gözbağcılara karşı cini ile birlikte mücadele ediyor.
Helal Lokma Korur
Kitapta helal lokma yemek ve hiç yalan söylememek üzerinde özellikle durulmuş. Okuyucuyu sıkmadan fakat sağlam bir mesajla bu iki noktanın önemi vurgulanmış. Süleyman, haram lokma yemediği ve yalan söylemediği için Mağripli büyücülerin büyük tuzaklarından kurtulabiliyor.
Cin Çin Maçin’de esas hikaye olarak sanırım Mağripli büyücülere karşı cin ve Süleyman’ın mücadelesini gösterebiliriz. Fakat cinin eve ve yeni arkadaşı Süleyman’a alışma sürecinde yaşadıkları uzun uzun anlatılıyor. Öncesinde mahalleye taşınma kısmı yeteri kıvamda bence. Fakat asıl hikayeye, düğüme girmek için belki de fazla uzun bir giriş bölümü yapılmış diye düşündüm. Sonra zaten mücadele bitince kitap da hızlıca bitiyor. Bu bitiş insanı sıkmasa da mesela hikaye boyunca bir şeyler bildiğini bize hissettiren, Süleyman’ın en zor anlarında Hızır gibi yetişen… yalan söylemeyen Süleyman’a, Mağripli büyücülerin eşyayı, tabiatı, gördüğümüz her şeyi bir yalana çeviren büyülerine karşılık hakikatin mavi buğusu kokusunu veren Yusuf Efendi bunca şeyi nasıl biliyordu, o kılıç ona nereden geldi, o devler de neyin nesi vs öğrenemiyoruz.
Kitapta kurgunun içinde bir sihirli lamba, dilekleri gerçekleştiren bir cin var. Masalsı bu unsurlarla fantastik bir kurgu okuyoruz. Fantastik detayları yahut masalları okurken kitabın içindeki kurgu bu olağanüstü hallere karşılık yabancı durumda bırakmaz sizi. Fakat bu kitapta yer yer zorlama bir fantastik hava hissettim. Ayaklarım gerçek dünyadan havalanamadı bazen. Dediğim gibi, genel olarak kesinlikle beğendiğim bir kitap, bu saydıklarım bu çerçeve içindeki ince detaylar. Çocukların okuma keyfi için ciddi sorunlar değil.
Cin Çin Maçin’in sonunda hikayenin devam edebileceğine dair sinyaller var fakat Melek Çe böyle bir kitap yazmadı sanırım. Melek Çe’ni diğer kitaplarını da okumayı zihnimin bir köşesine not ettim.
Şimdiden iyi okumalar.
Melek Çe
Uğurböceği Yayınları
1.Baskı Eylül 2011
213 sayfa
12+