Fritzi Opal Taşının Peşinde
Polisiye filmleri izlemekten keyif alırım. İlk gençliğiminde Agatha Cristie okuyup acaba katili bulabilecek miyim diye kendimi test etmişliğim de var. Hal böyle olunca bu kitapta da epey erken vakitte kimin aranan kişi olduğunu hemen anladım! Kahramanlarımız Fritzi ve arkadaşları adım adım benim sonucuma gittiler. Fakat o da ne! Ters köşe! Ben bile! yanılmıştım!
Kitabımız “Fritzi Opal Taşının Peşinde” bir dedektiflik hikayesi. Fritzi annesinin çok sevdiği ve ailesi için ve tabi ki Fritzi için de çok özel bir anlamı olan yüzüğün kaybolmasına sebep olur. İşte o eşyayı arkadaşları ile kurduğu dedektiflik grubu ile bulmaya çalışır.
Metindeki bazı tasvirleri epey beğendiğimi söylemeliyim. Mesela ilgisizliği bir köpekbalığının çileğe ilgisi ile tarif etmesi… Sabırsızlığı “Yem verilmesi için yalvaran at misali ayaklarımı yere sürtüyorum”(s.51) cümlesi ile tarif etmesi gibi … Mesela bitpazarı kelimesini ilk defa duyan Fritzi’nin bitpazarı hayali epey komik:
Bitpazarı! İster istemez gülüyordum. Bitpazarının ne olduğunu elbette biliyorum ama elimde olmadan gözümün önüne şöyle şeyler geliyor: kafalarına rengarenk örtüler geçirmiş, cıvıl cıvıl tezgahlarda bit ilacına karşı koruyan giysiler veya yanlarından geçen köpeklerin üzerine daha kolay zıplayabilmeleri için yaylı, minik pabuçlar gibi küçük ve pratik şeyler satan bir sürü minicik bit.
Fritzi’nin ailesi modern zamanlarda görmeye alıştığımız bir aile. Anne yoğun çalışıyor, baba evde çocuk bakıyor. Aslında baba da çalışıyor, evden yazan biri ve Fritzi ile ilgilenmek de ona kalıyor. Haliyle kahramanımız –maalesef- bir erkek gibi giyiniyor, erkek berberinde traş oluyor (anne bu kadar mı meşgul?). Bundan pek de memnun değil. Çünkü onu ilk defa tanıyanlar bile bir erkek olduğunu düşünebiliyor.
Her metnin, yazarın kendi dünya görüşünü, değer yargılarını açık ya da örtülü taşıdığını biliyoruz. Bu kitapta da yazarın metne yansıyan Tanrı imgesine dair satırları beni üzdü. Yazar adına üzüldüm.
“Tanrı bu kadar kısa sürede benim için bir şeyler yapabilir mi, emin değilim. Hem mutlaka başka işleri de vardır. Ayrıca şimdi bunu riske atamam. Bir yolunu bulmalıyım.” (s.48)
Yine “salaklar topluluğu”, “lanet olsun” gözüme takılan ve annelerin pek sevmeyeceğini düşündüğüm kelimeler.
Anneler, demişken… Kitapta çok aktif bir rolü olmasa da önemli karakterlerden biri komşu, emekli Pohl. Küçük kızımız Pohl için “bana zaman ayırıp sabırla dinliyor” ifadesini kullanıyor ki, kitabın burası sanki anneler, ebeveynler, öğretmenler için önemli bir nokta gibi görünüyor.
Frtizi, andığım bazı detaylar nedeniyle bir mim koyarak önerebileceğim, fakat kurgusundaki çalışılmışlık için önemli gördüğüm kitaplardan biri oldu. Maalesef bizim çok satan yazarlarımızda bile kurgudaki basitlik (sadelik değil), mantık hataları bulunabiliyor. En başta onlar okusa, çalışsa keşke böyle kurguları, değil mi?
Şimdiden iyi okumalar.
Fritzi Opal Taşının Peşinde
Yazan: Jutta Nymphius
Resimleyen: Anna Aengenheyster
1.Baskı Kasım 2016
Final Kültür Sanat Yayınları, 117 sayfa