abone ol: Makale | Yorum

Paşa

0 yorum
Paşa

 

 

Çocuklar için yazılmış kitaplarda dilin akıcı olmasını, Türkçe’nin iyi kullanılmasını önemsiyorum. Kurgu da ayrı bir bacağı bu işin. Çocuk edebiyatı, her edebiyat ürünü kadar emek istiyor elbette. Fakat her kitapta bu emeği göremediğimiz gibi çocuk edebiyatı ürünlerinde bu emeğin daha kolay göz ardı edilebildiğini fark ediyoruz. Paşa’da dilin akıcılığı, mantık hatalarına yer vermemesi (bir yerde kameranın “play” tuşuna basılmadığı için kayıt yapmadığını yazdığını saymazsak) vs bu açıdan beni sevindirdi. Metin olarak gayet akıcı, okuması keyifli bir eser var elimizde (Yazar 4.Necip Fazıl ödüllerinde ilk eserler ödülüne layık görülmüş, hikaye kalemi kendini belli ediyor).

Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Paşa’nın yönetmen yardımcısı olan abisinin, film ödevi ile ilgili olaylar yaşanıyor. İkinci bölümde ise başrolde Paşa ve arkadaşlarının bisiklet eksenli maceraları var. Aslına bakarsanız Paşa yazar olmak istiyor (yönetmen, basketbolcu vs den sonra) ve sonlara doğru bu kitabı da, yani anlatılan olayları da Paşa’nın yazdığını görüyoruz (kurgu icabı).

Fazla detay mı?

Paşa hayal gücü yüksek bir çocuk. Bu yüzden bir konu anlatırken aklına gelen başka bir detayla bambaşka bir konu hakkında uzun uzun bilgilendirebiliyor bizi (okuldaki sinema dersinden dişçiye, dişçinin matkabından kütüphane kurulumuna yolculuk yaparken bilinç akışı fazla serbest kalmış denebilir mi ki?) Nerede kalmıştık, buraya nereden gelmiştik, asıl konu neydi diye sorarken buluyorsunuz kendinizi. Normalde kurgularda bir hikaye içinde hikaye anlatmak çok zenginlik katabilir metne. Fakat dozajını iyi ayarlamalı sanki. Paşa’da bir olayın gelişimi, düğümü, çözümü gibi bir ana hattı takip etmiyor pek. Yeri geliyor anlatılan her olay başlı başına bir metin gibi hissediyorsunuz, bir uzun hikayenin parçası değilmiş gibi… Sanırım buna sebep de ara olaylara çok yer verilmesinden değil, çok detayla yer verilmesinden…Bu açıdan her olay için kısa bir hikaye yazılsa, böylece hem bağımsız hem de birbirini takip eden günlerin hikayeleri şeklinde kurgulanmış bir kitap okusak daha mı iyi olurdu diye düşünmedim değil.

Paşa ve arkadaşları camide dinlenirken…

Yine de dediğim gibi, dil, metin vs açısından çocukların seveceğini düşündüğüm bir kitap var elimizde. Bazı detaylar çocuk bakış açısını çok iyi yakalamış (erkek çocuklarının vinç gördüğünde hayranlıkla izlemesi gibi). Bir iki yerdeki “meğersem, ..neyin” vs gibi kelimelerin kullanımı pek iyi gelmedi bana. Bu tür bozulmuş kelimeler bir çocuğun tarzı olarak kullanılacaksa belki olabilirdi ama gayet düzgün konuşan bir çocuğun ara ara böyle kelimeler kullanması sanki onu okuyanlar için de kopyalayıp kullanma unsuru olabilir.

Çizimler Sıddıka Tasa’ya ait. Siyah –beyaz olarak kullanıldığı için yer yer karikatürü hatırlatsa da güzel olduklarını söylemeliyiz. Yaşanan olayı resmetmek yerine biraz daha sembolize eder gibi kullanılmış çizimler.

Grafik olarak ise neden olduğunu anlamadığım bir kağıt rengi seçilmiş. Sayfaların zemin rengi grimtrak. Sanki kitap iki renkli olarak hazırlanmış ama sonra gri tonlar formatına döndürülmüş gibi. Okumayı çok zorlaştırmıyorsa da pek hoş gözükmüyor doğrusu.

Paşa yeni maceraları ile tekrar karşımıza çıkabilecek akıllı, çalışkan, iyi yürekli bir çocuk. O zamana kadar ilk kitap için şimdiden iyi okumalar.

 

 

Paşa

Durmasam Olmaz Mı?

Yazan: Betül Nurata

Çizen: Sıddıka Tasa

Cezve Çocuk, Ağustos 2017

120 sayfa

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: