abone ol: Makale | Yorum

Masallı Eğitim Seti

0 yorum
Masallı Eğitim Seti

H. Salih Zengin’in yazdığı ve Dağıstan Çetinkaya’nın resimlediği 10 kitaplık “Masallı Eğitim Seti” hayal gücünü kışkırtan, birbirinden güzel hikâyelerle dolu. İster set olarak alın, ister teker teker… Ama öncesinde Turkuvaz Çocuk etiketiyle yayımlanan seriyi yaratıcısından dinleyin.

10 kitaptan oluşan “Masallı Eğitim Seti”ni anlatır mısın?

Çocuğun dış dünyayla ilişkisine dair temel kavramları masala dönüştürdüğüm bir seri bu. Okul öncesi çocuklara harfleri, sayıları, mevsimleri, günleri, zıt kavramları, sesleri, şekilleri, saatleri, ay ve mevsimleri masal evreninde anlatıyor. Masalsız bir çocukluk, bana sorarsan yitik bir çocukluktur. Çocuklara gerçeği ancak hayalle anlatırsın. Ve hayal varsa gerçek olur. Sen çocuksun büyük düşün!

Okulda öğretilmeyen neleri öğrenecek senin kitaplarını okuyan çocuklar?

Okulda masala ve hayale geçit yoktur pek. Bu kitabı okuyan çocuklara eğitim vereyim gibi bir iddiam yok. Bu edebiyatçının değil eğitimcinin işi! Ben öğrenmek için başka bir yolun, hayal etmenin de mümkün olduğuna işaret ediyorum sadece. Çocuklar öğretmenden çok beni dinlemeyi seçiyorsa bunu otursun eğitimciler ve pedagoglar düşünsün.

Çocuk kitapları yazmak hep istediğin bir şey miydi?

Okuyamadığım kitapları okumak için yazıyorum. Benim yazdıklarım yazılmış olsa, muhtemelen ben yazıyor olmazdım. Bir de çocuklar için yazıyor olmak müthiş bir ruh huzuru sağlıyor. İnceliyor kalemim, saflaşıyor kalbim. Ağaca bakmak, çimende yuvarlanmak, gökyüzüne doğru ıslık çalıp şarkı söylemek gibi bir şey. Hep istediğim bir şey olmasa, yazdığım ilk metinlerden son yazdıklarıma kadar harflerin her biri çocuklar için gülümsüyor olmazdı.

Nereden geliyor bütün bu fikirler; ağaçlara saatler kazıyan ağaçkakanlar, denizin karşı kıyısına geçmek isteyen kediler ve isyankâr kurbağalar? Kendi çocukluğundan, o yıllarda yaşadıklarından ilham aldığın oluyor mu? Ya da kendi çocuklarından?

Her şeyden biraz var, belki çokça var. Bunu bilemem. Ama çocukluğumun büyülü atmosferinden bugüne taşınanlar, kalemime ve hayallerime güç veren bir zemin. Çocukluk büyülü bir süreçtir, hayret makamıdır insanın. O makamın önünde çocuğa doğru eğilebiliyor ve unutmuyorsan çocuğun kalbine açılabiliyorsun. Çocukluk çemberinden çıkmamayı başarmak galiba asıl mesele. 5,5 yaşında ikiz erkek çocuklarım var. Ve şu an onlar benim en motive edici arkadaşlarım. Kalemim bu yüzden yönünü okul öncesi edebiyata daha çok çevirdi bugünlerde. Minika Çocuk dergisinde yayınlanan Çıtı ile Pıtı’nın macerası öyle doğdu. Onları yazıp onlara okuyorum. Büyük keyif aldıklarını görmek, edebiyatın bu yaşlar için çok önemli olduğunu bir kere daha fark etmeme yol açtı.

Senin gibi bir yetişkinin çocuk zihnine girmesi ve onun gibi düşünebilmesi için ne yapması gerek?

Büyümemek gerek!

Çocuklar için yazmanın güzelliklerini anlatır mısın?

Anlatamam. Balığa denizi, kuşa gökyüzünü, ağaca toprağı, yıldıza uzayı nasıl anlattıramazsan öyle anlatamam. Çocuklar için yazmak, çocuk gibi saf, berrak, asude ve bir o kadar da çocuk kalabilmektir. Çocuğa çocuk olmanın güzelliğini anlatamazsın. O ancak çocukluk çemberinden çıktıktan sonra çocuk olmanın güzelliğini anlamaya başlar. Bu da böyle bir şey. Bana böyle şeyler sorma lütfen!

O zaman şunu sorayım: Çocuklar için yazmak kolay bir şey sanılıyor, bu işin zorlukları yok mu?

Bak, o olur işte. Saatlerce konuşabilirim ama bu meseleyi çözer mi? Çözmez. O zaman niye konuşayım? “Amaan çocuk değil mi canım, salla gitsin”cilerle çocuk edebiyatı yapılmaz. Böyleleriyle dolu piyasa. Olanı olduğu gibi kabullenme kolaycılığına teslim olmak çocuklar adına yapacağınız savaşı kaybetmek demektir.

Peki saf çocukluk denen şeyi koruyacak sağlam bir kalkan oluşturmak mümkün mü? 

Zorluk burada işte, çocuğa kendi çocukluğunuzu anlatmak değil yeni çocukluk paradigmasına uygun edebiyat ve görsellik üretmekte. Bunu yaparken de edebiyatı ve çocukluğun ruh halini ıskalamamakta. Çocuklarla bağ kurabilmenin en güzel açılımı “Küçük Prens”te var. O bahsi bir kere daha okumak lazım. Çocuklar bizim, görünmez bir geleceğe gönderdiğimiz canlı mesajlardır. Yarın büyür ve hesabını sorarlar. O an çocuğun gözünün tâ içine bakabilecek misiniz? Mesele bu.

Bir kitaba başladığında sonunda ne olacağını biliyor musun? 

Hiç bilmiyorum. Başlıyorum ve bu nehrin nerede sonlanacağını, hangi denize döküleceğini kestiremiyorum. Çocukların olduğu bir kıyıya yanaşıyorum sonra. Kılavuzum onlar ve iyi bir kaptan olabilmek için çabalıyorum. Bazen ise bir kitabımın sonunun ne olacağını bildiğim anlar da olmuyor değil. Bu durumda nasıl başlayacağımı bilmemek ağrısı giriyor kalbime.

İYİ BİR ÇOCUK KİTABININ OLMAZSA OLMAZI HAYALDİR

İyi bir çocuk kitabının olmazsa olmazı nedir? 

Hayaldir.

Hayalin çocukların dünyası kadar sürreel ve fantastik mi? 

Bu dilini de düşünceni de büyütür. Bu düşünceni bir ırmağa taşıyacak sağlam bir edebi dil ve tabii ki bu dili ve hayali kucaklayacak, sarıp sarmalayacak illüstrasyon. İyi bir çocuk kitabının olmazsa olmazına değil, ‘olmasa da olur’ tarafına bakılıyor çoğu kez.

İllüstratör kitap yazımının hangi aşamasında devreye giriyor ve o ilişki nasıl ilerliyor? 

Yazdığınız metinle ilgili bir şey bu ama bir kitabı bütünleyen ve çocuğa uygun sunuma getiren şey illüstrasyondur. Yazdığınız metnin ruhu bir süre sonra size bu işi hangi çizere teslim etmeniz gerektiğini fısıldamaya başlıyor zaten.

Yani metin bittikten sonra devreye giriyor çizer. 

Sen hiç ev bitmeden içine dekor yapan bir iç mimar gördün mü? İşi önce iç mimara teslim edersen, evi yıkıp yeniden o dekora göre planlaman gerekmez mi?

Kaynak

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: