Soğuktan Korkmayan Tek Kuş
Kar yağmasını dört gözle bekleyip, yağdığında kartopu oynayacak arkadaş arasak, kardan adam yapmak için daha çok yağsa diye beklesek de aslında biliyoruz ki çooook uzun sürerse bu kış mevsimi, kar yağışları, gözü görmez eden fırtına… her şeyin tadı kaçabilir. Hem de fena halde!
Aslında daha kapağındaki resminden vurulduğum bir kuştu o; soğuktan korkmayan tek kuş. Asil ve sıcak (soğuktan korkmamak sıcaklık hissettirdi belki) bir kahramanlık öyküsü bekledim galiba. Hiç bilmiyorum neden olmasın ama okuduğumda biraz şaşırdım. Yer yer patavatsız denebilecek kadar huysuz, biraz oyunbaz ve aslında sevgiye, ilgiye muhtaçlıktan, bir kuş olduğu halde uçamamanın verdiği hislerden, ifadeleri sertleşmiş ve hatta biraz yabanıllaşmış bir kuşla karşılaştım. Tamam canım, buna rağmen sevdim bu kuşu, penguenler sevilmez mi?!
Uzun çok uzun bir kış mevsimi anlatılıyor bu kitapta. Artık insanlar, yazı, denizi, kumsalı unutmuş. Hatta neredeyse yaşamayı bile unutmuş. Günde bir kere kalkıp sıcaklığı kontrol edip tekrar uykuya dalmaya başlamış hepsi. Sokaklar neredeyse bomboş. Dükkanlar kapalı. Çocuklar kardan adam yapmaktan sıkılmış.
İnsan kendini aptal gibi hissetmeden kaç tane kardan adam yapabilir ki? Riki o güne kadar otuz sekiz tane yapmış ve artık yetti demişti. (s. 10)
“Yetti artık” denmeden de harekete geçilmiyor çoğu zaman, öyle değil mi? Riki de kar kış demeden yola düşer, amacı kışı bulup ona iki çift laf etmektir. Böylece kışı ikna edip, artık baharın gelmesini sağlamaktır.
Neyse, Riki dünyanın en soğuk yeri Zarminski’ye gitmeyi başarır ve bu arada ne kadar iyi bir iş yaptığını da tekrar anlamıştır. Dünyanın en soğuk yerinde de durum Riki’nin kasabasında olduğu gibidir, hatta daha da buzlu! Orada Soğuktan Korkmayan Tek Kuş ile tanışır. İşte biraz patavatsız, huysuz bu kuş her şeye rağmen, hatta Riki’yi kandırmaya çalışmasına rağmen, iki lira kırk kuruş karşılığında Riki’yi Kış’ın yanına, Dört Mevsim Oteli’ne götürür. Riki önce Kış’ı, sonra İlkbahar hanımı uyandırmayı başarır.
Hikayenin burasında tanıdık bir imge ile karşılaşıyoruz, öperek uyandırmak. Mevsimler, işleri yokken odalarına gidip uyuyorlar. Vakit gelince, uyanık mevsim diğerine gidip onu öperek uyandırıyor. Kış ve yaz erkek. Baharlar kadın. Ve ilk bahar da Riki’nin görür görmez aşık olduğunu hissettiği bir kadın. Bütün bir senedir uykuda olunca Kış efendinin öpücüğü ile uyanmıyor İlkbahar. Riki ilkbaharın gelmesini öyle çok istiyor ki, ancak onunki işe yarıyor.
Kitapta ilgimi çeken bir nokta da radyo dinlemenin sık sık bilgilenmek için gerekli olduğu yönünde geçen diyaloglardı. Radyoları sırf makine anlamında bile çok severim ben, evet özellikle eski olanları. Kış deyince zaten eski bir radyo da canlanıveriyor gözümüzün önünde, sıcak bir sahlepin yanında. O yüzden karşıma ne zaman radyo çıksa, dikkat kesildim. Artık üçüncü defa da çıkınca bunları not etmeliyim dedim. İşte şöyle:
Dünyanın en soğuk yeri neredeydi? Bilemedi. Herhalde daha sık radyo dinlemeliydi; orada mutlaka günde iki kez tekrarlıyorlardı bunu. (s.15)
“Nerede olduğunu biliyor musun?”
“Hiçbir fikrim yok” dedi taksi şoförü. “Hiç radyo dinlemem; o zaman böyle şeyleri kaçırıyor insan.” (s.19 )
Kışın nerede olduğunu biliyor muydu gerçekten? Nereden biliyordu ki?
“Çok mu radyo dinlersiniz?” diye sordu Riki. “Gece gündüz” dedi kondüktör.
Riki “Anlıyorum” diyerek kafasını kaşıdı. (s.31)
Yazar bu kitabıyla Kuzey Ren-Vestfalya Çocuk Edebiyatı Ödülü almış. Başka ödülleri de var. Şurada hem yazar hem de ödülleri hakkında bilgi bulabilirsiniz.
İyi okumalar şimdiden.
Soğuktan Korkmayan Tek Kuş
Yazan: Zoran Drvenkar
Resimleyen: Martin Baltscheit
Çeviren: Mine Kazmaoğlu
Günışığı Yayınları
- Baskı Aralık, 2010
- Baskı Nisan, 2014