Yılanlı Hamam
Sosyal medyada çok görülen kitaplar var. Kimisi iyi, kimisi pek de o kadar değil. Pek görünmeyen iyi kitaplar da var. İşte onları keşfettiğimde epey mutlu oluyorum ben. Bugün size onlardan birini getirdim. Yılanlı Hamam adıyla daha en baştan okuyucuya dikkat et diyor sanki. Dikkat et gözünü dört aç.
Kitap tam da adına yakışır bir manzara, heyecan anı ile başlıyor. Hani neredeyse korku filmi mi izliyorum der gibi. Sonra flashback yapıyor yazar ve geriye gidiyoruz, yetim bir çocuğun yaramazlığa varıyoruz.
Kitap tam bir mahalleye götürüyor bizi. Delisi bile var. Adı Arif. Adı gibi biri olduğunu en azından akıllı delilerden olduğunu da adım adım görüyoruz. O adımlar, bütün hikayeyi de örüyor. Yavaş yavaş Ertan ve arkadaşlarının değiştiğini, büyüdüğünü görüyoruz. Çocuklara parmağını sallayarak nasihat eden kitapların ve yetişkinlerin aksine, onları severek, kucaklayarak doğruyu işaret eden, yeteneklerini keşfeden ve o yeteneğin gelişmesini sağlayan bir örgü, kahramanlar… Okudukça böyle detayları göreceğiniz bir hikaye.
Kitapta Peygamberimizin hayatından detaylar da kurguya dahil oluyor. Tam da çocukların yaşadıkları olaylara göre, ilgilerini çekecek kısımlar ile. Mesela hurma kütüğünün ağlaması. “..oğlum ağlamış işte, demek ki canlı.”
Bazı velilerin/eğitimcilerin takılacağı argo ifadeler de yok değil. Fakat her biri gerçekten sokağın, mahallenin içinden. Bir de tabi yılanlı hamam olunca, efsaneler, korkutucu hikayeler… Yaş grubuna sıkıntı vermeyecek dozda.
Mahalle demişken, Yılanlı Hamam’da pek sevdiğim özelliklerden biri de Giritçe ifadelere yer verilmiş olması oldu. Kakomira, pedimu, kalimera, siga, kuzili… Mübadele yılları da geçiyor kitapta. O hüzün, o gurbet, o özleyiş de satırlara sinmiş.
Kitabın her bölümünün kapağında bir çizim var. Yine, bunun ne güzel sineması olur dediğim hikayelerden biri karşımızda. Şimdiden iyi okumalar.
Yılanlı Hamam
Yazan: Şükran Binark
Resimleyen: Zehra Binark
Şule Çocuk, Kasım 2018
159 sayfa, 12+