62’den Tavşan 143’den Sabun Fabrikası

Sosyal medyada ne kadar çok kitap hesabı var… Yanında kahve ya da çay, kurumuş yapraklar, taze
çiçekler ile oluşturulan ambiyanslar ve kitapların resmini paylaşan onlarca hesap var. Sallanan
sandalyesinde, sarındığı örgü battaniyesi içinde sıcacık kahvesini yudumlayan kızların okuduğu kitap
resimleri var. O kitaplar da böyle atmosferleri mi anlatır acaba? Biraz tembellik, bolca keyif, bir tutam
-olmazsa olmaz- şımarıklık hissettirecek kurgular mı vardır o kitaplarda?
62’den Tavşan kitabını okurken ister istemez “yolculuk” hissi belirdi bende. Zaten bir iki sayfa sonra
“önce hırıldayan sonra tıslayan” yeşil kamyonlu bir hikaye selam çakıverdi. Evin bütün eşyasını, ıvır
zıvırını, çiçeklerini, oyunları ve şarkıları ve hatta masalları da alan bu kamyon ev halkını başka bir yere
taşıyor. İşte sanki bütün hikayeler de bu sırada söyleniyor.
62’den Tavşan 11 hikayeden oluşuyor. Sevimli olmasına rağmen matematik ödevini sevimsiz bulan bir
çocukla başlıyoruz yolculuğa. Her “taşınma” tanıdık mekanlardan, sokaklardan, mahalleden daha
yabancısı olduğumuz mekana doğru değil midir? Bir nevi bu hikayeler de öyle. Sıradan bir çocuğun
alışageldiğimiz ödev sıkıntısından yepyeni manzaralarla karşılaşacağımız sayfalara doğru ilerliyoruz.
Ormanı anlatan kitaptan yolunu kaybedip dolaba sığınan bir fil şaşırtıyor önce bizi. Şaşırtıyor dedimse
lafın gelişi. Öyle normal bir akışı var hikayelerin. Zaten yazarı Gökhan Özcan. Mutluluğun resmini
yapan Abidin’in renkli şemsiyesi dünyayı boyarken de normal geliyor, Yüzkilomürvethanım çığlık
atarken de.
Sıcağın içinizi ısıttığı, açık camdan esen rüzgarın ferahlattığı güneşin henüz tam sararmadığı o anda
nefes aldırıyor bu kitap okuyucuyu. Tamam, en azından beni. Ne allanıp pullanmış çocuk saflığı, ne
abartılmış pembe dünyalar ne de aşırılığa kaçan fantastik unsurlar var. Bir çocuğun hayal gücü, eşyayı
özümsemesi, manayı arayışı ve hayalleri var bu kitapta. Kör olan kedide akan göz yaşı, sokakta
koştururken akan ter var.
Yaz sıcağında iyi gider. Yanına bi gazoz açıp resim mi çekmeli ne!
Rabia Gülcan Kardaş
Not: Bu yazı ilk olarak Arka Kapak Dergisinde yayımlanmıştır.