Küçük Tahta Atın Maceraları

Yazarının 26 yaşındayken yazdığı bu kitap, Küçük Tahta Atın Maceraları, ona tüm dünyada ün kazandırmış. Sene 1937. Yazar, o zamana kadar on beş çocuk kitabı yayınlamış zaten. İkizi ile, bir tahta at alabilecek paraları olmadığı için, birbirlerine yazdıkları hikayelerde bir tahta at karakteri oluşturmuşlar. Kitabın son sayfasında okuduğum bilgiler böyle söylüyor.
Küçük Tahta At, iyi niyetli, yardımsever fakat biraz safça, çok da gayretli ve kesinlikle vefalı bir oyuncak. Onu yapan sahibi Peder amca, tahta oyuncaklar yapıp satarak geçimini sağlayan bir ihtiyardır. Fakat bir süre sonra porselenden bebekler, tenekeden trenler çocukların dünyasına giren. Gazete okuyan insanlar artık Peder amca gelsin de, gezip gördüğü yerlerden havadisleri bize iletsin diye etrafını sarmaz olurlar. Kasabadaki oyuncakçı dükkanı nedeniyle çocukların ona ve tahta oyuncaklara ilgisi de kesiliverir. Kasabadaki oyuncaklar oldukça ucuz ve renklidir. Çabuk kırılmalarını önemsemezler.
Hal böyle olunca Küçük Tahta At’a kimse beş şilin vermek istemez. Peder amca oyuncaklarını satabilmek için hepsinin fiyatını düşürür. Satacak oyuncak kalmayınca paltosunu satar. Ayakkabılarını satar… Eh boğaz derdi…
Size de el emeğinin değerinin kaybolması, ucuz fabrikasyon ürünlerin hayatları istilası… neyse çok girmeyelim bu konuya. O devir bir başlamış, hala devam ediyor. Emekle, el ile üretilen eşyalar “tasarım” olarak hayatımıza yeniden girmeye başlasa da, bir şeyler ters gibi hissettiriyor yine de… Neyse neyse, geçiyorduk bu kısmı değil mi?
Macera başlıyor…
Velhasıl bizim vefalı tahta atımızın cefalı macerası böylece başlar. İlk başta kendisi için beş şilin verecek birini bulmaktır niyeti. Sonra tam anlamıyla hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Küçük atımızın tek istediği biraz para biriktirip, ustasına dönmek ve onunla sessiz, sakin, fakir belki ama mutlu bir hayat sürmektir.
Fakat kader ağlarını örer! Hani pişmiş tavuğun başına gelmedi, denilen olaylar var ya, işte onların hepsi Küçük tahta atın başına geliyor. Bu kadar uzun bir metinde sürekli bir iyi bir kötü olay okumak beni biraz yordu açıkçası. Yine mi kötü bir şey oldu, demekten bir süre sonra şöyle bir temenni ile okumaya başladım: Allah’ım lütfen artık bir şey olmasın!
Ne mümkün! Bakıyorum, daha çok sayfa var kitabın bitmesine. İlla ki kötü bir şeyler olacak, tam işler yoluna girdi derken kesin bir terslik çıkacak.
Sonunda oldu da, her her şeye rağmen o vefalı, iyi niyetli at evine döndü ama bir harabe ile karşılaşmasın mı! Ben artık yorulduğum için duygusuzca okumaya devam ettim. Neyse ki şatafatlı bir mutlu sona kavuştuk. Fakat sadece yorgun bir nefes bırakabildim evrene.
Küçük Tahta At, yiyen içen, nefes nefese kalan, ağlayan, yorulan ama bacağı kırılsa da tahta olduğu için acımayan, kafası kopsa da etrafı görebilen ilginç bir at. Zaten biraz safça ama vefalı vs olduğunu da yazmıştım. Ayrıca pek de dik duruş sahibi… Ara ara Keloğlan’ı anımsatmadı değil hani. İyi kalpli herkese yardım etmeye çalışıyor ve iyi kalpli herkes onu çok seviyor.
Şimdiden iyi okumalar.
Küçük Tahta At
Adventures of the Little Wooden Horse
Yazan: Ursula Moray Williams
Resimleyen: Jeoce Lankester Brisley
Final Kültür Sanat Yayınları
1.Baskı Mayıs 2017, 239 sayfa