Tatlıçayırlar

Jack ve Fasulye Sırığı masalını hatırlar mısınız? Hani gökyüzündeki devler ülkesine kadar uzanan bir fasulye bitkisi. O tohum/fasulye bir gün benim de karşıma çıksa… diye düşünürdüm çocukken.
Quentin Blake bizi yine çok çok uzayan bir fidan ile tanıştırıyor. Fasulye fidesinden farklı tabi.
Tatlıçayır ailesi, bir gün bir çatlağın içinde kalıverirler. Kuşları ile birlikte hem de. Yeryüzünde kuraklık artıyor, hayat zorlaşıyorken bu derin çatlak acayip olmasa gerek. Peki o derin çukurdan aile nasıl kurtulabilir?

Özgür bıraktıkları Çiğdeci kuşunun gagasında getirdiği bir tohumla olabilir mi?
Alın işte bu tohum da bana Bitmeyecek Öykü’deki kum tanesini hatırlattı. Her şeyin içinden doğduğu kum tanesi gibi.
Tohumun özgür bırakılan bir hayvanın gagasında gelmesi, tohumun sanki yeryüzündeki bütün bitkileri kendinde toplamış gibi büyümesi sembolik olarak okunabilir pekala.
Kurtuluşumuzu işaret ediyor gibi yazar. Dünyamızda açtığımız derin çukurumuzdan önce diğer canlılara (öteki insan!, hayvan, bitki) saygı ile çıkar mıyız dersiniz?

Tatlıçayırlar
The Weed
Quentin Blake
Çeviren: Gamze Özdemir
Ketebe Çocuk